Laki Vingas Açılış Konuşması
Değerli Dostlar, Sayın Konuklar,
İstanbul’da genç, dinamik ve samimi bir kadro Babil
Derneğini kurarak, geçtiğimiz Mart ayında ilk faaliyeti olarak 1964 sürgününü
gündemimize taşıdılar.
Bu vahim hadisenin 50. Yılında, Türkiye’nin genç kuşağının
belki de hiç bilmediği, duymadığı bu siyasi yaptırımı öğrenmesini sağladılar.
Babil Derneği bugün açılışına bizleri davet ettiği “20 Dolar
20 Kilo” sergisinin Ankara’daki ikinci ayağını gerçekleştirerek, önemli
misyonlarına yeni bir katma değer kazandırmış oldu.
İstanbul’da sergi süresince ve serginin ardından internet
sitesi ve sosyal medya araçları üzerinden kurulan iletişim sayesinde,
insanların 64 yılında, “20 dolar ve 20 kilo” ile evlerini, sokaklarını,
komşularını terk etmek zorunda kalmalarına dair olan anılarını dinledik.
Biricik, tek ve empati yapılması zorlu yanlarla dolu anılarını…
Bu yüzden müsaade ederseniz, ben de söze böyle bir anıyla
devam etmek istiyorum:
Lise
arkadaşım Niko’ya dair bir anı ile.
Niko ile
bir Rum Lisesi’nde yani İstanbul’daki azınlık okullarından birinde aynı sınıfta
okurduk. Niko, ben ve diğer sınıf arkadaşlarım; hepimiz aynı etnik kimliğe
sahip, aynı kültüre aittik. En çok da bu yüzden, hemen hepimiz benzer tarihi
geçmişin bıraktığı ve sanırım “haklı” olan kaygıları taşıyorduk.
Fakat çocuktuk,
gençtik ve çoğumuza, bu yük o günlerde sonrasında olduğu kadar ağır gelmiyordu.
Niko ise bu
anlamda bizden farklıydı: Bu yük ona çocukluğunda da ağır, çok ağır geliyordu.
Niko
1960’ta İstanbul’da varlıklı bir ailede doğmuştu. Hanları hamamları olan,
İstanbul’da ciddi bir serveti olan ailelerden birinde doğmuştu. 4 yaşındayken; 64
yılında babası sınır dışı edilmişti. Babası İstanbul’u ve ailesini bırakıp, yurt
dışına gitmek zorunda kalınca, annesi Niko’ya baktı. 67 yılında annesi öldü.
Niko babasının yanına gidemedi, ona 7 yaşından sonra İstanbul’daki akrabaları, halaları
baktı. Çünkü o İstanbul’daki malların ve mülklerin koruyucusu olmak zorundaydı.
Kalan değerleri müdafaa etmek, etmeye çalışmak, çocuk yaşında onun sırtına
yüklenmişti. Mecburiyetten bu ağır yükü ve çocukluğu ile birlikte hep sırtında
taşıdı Niko.
Ben sonradan;
çocuklarım olduğunda, kendi çocukluk, gençlik yıllarımızı düşündüğümde Niko’yu
anladım. Acısını gördüm. Acısından arınmadığını, aksine acısını koruduğunu ve
bu yolla korunduğunu fark ettim. Var olmak için ailesinin, ailesinin yıllar
içinde oluşturduğu serveti müdafaa etmek ve sahiplenmek için de ayrıca başka
bir çaresi yoktu. Zira günün adalet mekanizması bu kadarına müsaade ediyordu.
64 yılında ülkelerinden
sürgün edilmiş başka kişilerin hikâyelerinde de bu durum vardı, halen de var
Günümüzde
büyük bir hüzünle ve acıyla izlemekte olduğumuz ve yardım etmeye çalıştığımız
Ortadoğu’nun kadim toplumlarının sürgünü gibi, 1964 yılında Rum toplumunun
40.000 e yakın mensubu da 20 dolar ve 20 kilo ile yerlerinden edilmişlerdi.
64’te, 74’te, 6-7 Eylül’de, Aşkale’de, Trakya Olaylarında,
İmros, Şırnak ve Mardin’de yazılan bu hikâyeler, Türkiye’deki gayrimüslim
toplumların yapısını değiştirdi. Siyasi ve ideolojik olarak yapılanmalarını
engelledi. Azınlık toplumları hakkını aramaktan çekinen, doğal reflekslerle
hareket edemeyen, daha “suni” toplumlar oldular. Devlet ile, başka toplumlar
ile zorunlu kalmadıkça ilişki kurmayı tercih etmediler. Hak arama yoluna
gitmediler, gidemediler. Güçlü-güçsüz ilişkisinde, mahçup ve mağrur kaldılar.
Özgür düşünmeyi ve insiyatif almayı unuttular. İkili diplomatik ilişkilerin
paralel yükümlülüklerinin kıskacında kaldılar.
Hep yakın geleceği düşündüler. “Ya yine başımıza gelirse”,
“ya onlar gibi biz de kovulursak ” demekten, uzun süreli projeksiyonları
olmadı; geniş topluma entegre olamadılar. Bu da yüzlerce yıl önceki halleri
gibi olmalarını, eskisi gibi bu topraklarda üretmelerini engelledi. Hayal
kurmalarını önledi. Adalete hasret kaldılar.
Gerçekler hayallerden doğar. O yüzden bugün, 91 senedir kimi
acı gerçeklere sebep olan 64 Kararnamesi gibi kararların da alındığı
başkentimizde, Ankara’da bu sergiyi gerçekleştirmek çok anlamlı. Azınlıklara yapılan haksızlıkların yalnız
maddi boyutu olmadığı; aynı zamanda sosyolojik, insani ve tarihi boyutları da
olduğu için önemli. Ve aynı zamanda umutlu: Bütün bunları paylaşabiliyor olmak,
Ankara’da da acıyla ve geçmişle yüzleşebiliyor olmak, hep birlikte bu
topraklarda geleceğe bakabilmenin umudunu taşıyor çünkü...
Hepinize iyi
seyirler diler, saygılar sunarım
Laki Vingas
Η «ΑΝΑΤΟΛΗ» ΤΑΞΙΔΕΥΕΙ ΣΕ USA, CANADA, AUSTRALIA ΚΑΙ ΣΕ ΟΛΟ ΤΟΝ ΚΟΣΜΟ
Η εφημερίδα "Ανατολή" με τις ειδήσεις, τις συνεντεύξεις και τα επίκαιρα σχόλια της, φέρνει πιο κοντά τους Έλληνες όλου του κόσμου, στις πατρίδες της καθ’ ημάς Ανατολής. Εγγραφείτε συνδρομητής στην "Ανατολή", ενισχύστε την δημόσια έκφραση της Κοινότητας μας. Η ετήσια συνδρομή για όλες τις χώρες εκτός Ελλάδας, είναι 35 Ευρώ.
ΠΛΗΡΟΦΟΡΙΕΣ: anatoli@hol.gr ή anatoli-@otenet.gr
ΠΕΡΙΣΣΟΤΕΡΑ… ΠΟΥ ΣΑΣ ΕΝΔΙΑΦΕΡΟΥΝ... ΣΤΗΝ «ΑΝΑΤΟΛΗ»
Γνωρίστε την εφημερίδα του Ελληνισμού της καθ’ ημάς Ανατολής.
Εγγραφείτε συνδρομητής στην "Ανατολή", ενισχύστε την δημόσια έκφραση της Κοινότητας μας.
Η ετήσια συνδρομή για την Ελλάδα, είναι 20 Ευρώ.
ΠΛΗΡΟΦΟΡΙΕΣ: e-mail: anatoli@hol.gr ή anatoli-@otenet.gr
Επίσης μπορείτε να αφήσετε τα στοιχεία σας στον αυτόματο τηλεφωνητή: (0030)
210.95.14.225
ΠΡΟΣΦΟΡΑ: Για όσους εγγραφούν τώρα συνδρομητές, η συνδρομή 20 Ευρώ, θα καλύπτει την περίοδο μέχρι τέλους του 2015.